Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası

12 Şubat akşamı bir arkadaşımın davetiyle, yıllardır Ankara'da yaşıyor olmama rağmen hiç gitmediğim Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nı dinlemeye gittim. Şef Marek Pijarowski eşliğinde çalan orkestraya hayran kaldığımı kesinlikle söylemeliyim. Senfonileri birbirleri ardına çalarlarken içimde oluşan duygu patlamalarını ve geçişlerini bakalım anlatabilecek miyim?

İlk yarısında orkestraya piyanosuyla eşlik eden piyanist Peter Jablonski'nin ismini de anmamak olmaz. Çok keyifli tınılar bıraktı kulaklarımızda ve kendisinin ardından başlayan ikinci bölümde Peter İlyiç Çaykovski, 6. Senfoni si minör op.74 "Patetik" 'den parçalar çaldılar. İsimleri bu noktada önemli mi bilmiyorum ama bana hissettirdikleri muhteşemdi. Kimi kısımlarında çimlerde koşan Heidi misali mavi bir gökyüzünde şeker pembesi bulutların birinden diğerine zıplayıp duruyordum. Sonra ritm değişiyor ve ben son buluttan atlayıp gökyüzünden süzülmeye başlıyordum. Ardından sertleşiyordu parça ve bir süper kahraman olup en güçlü benim diyordum. Orkestra şefi Marek Pijarowski orkestrayı öyle keyifli yönetiyordu ki ona eşlik ediyordum. 

Sonra gözlerim en arkadaki kocaman çalgılara ilişiyordu. Kocaman bir davul olan bas davulun sesini merak ederken o çalınmaya başlıyor, ardından ziller ve bir an gözümen takılan gong! Benim için tam da ruhumun doyduğu bir geceydi. Ankara'da olup, benim gibi bu deneyimi yaşamayanlardansanız en kısa zamanda gitmelisiniz. Tadına doyamayacağınıza eminim :)

12 yorum:

  1. CSO'ya ilk gidişlerim üniversite yıllarındaydı hatırlıyorum. Öğrenci olduğumuz için ücret vermez, ancak koridordaki basamaklara otururduk. Evet Ankara ve İstanbul'da yaşamak şans. Bestecinin hayat hikayesini bilmek eseri hangi düşünceler içinde yarattığını düşünmek daha çok zevk almamızı sağlıyor. Ama sizin yaptığınız gibi, herkes kendi hayal dünyasında da esere değişik yorumlar getirebilir. Sadece dinleyici konumundaki bizler bu tür müzikten o kadar çok zevk alabiliyorsak, işin profesyonelleri, müzisyenler zevkten çıldırıyor olmalı... Kendinize iyi bakın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısın. Ben sıfır müzik bilgimle böylesine farklı şeyler hissederken işin içindekiler ve hatta ona imzasını atanlar ne hissediyor kim bilir. Anlatması zor bir zevk tufanıdır herhalde. Sevgiler :)

      Sil
  2. Ankara'da kendimi iyi hissettiğim halen umudumu korumama sebep olan yerlerin başında CSO Konser salonu gelir. Bir diğeri de Bilkent Senfoni'dir ki gitmediyseniz tavsiye ederim. Ayrıca müzikten anlama katsayısı arttıkça zevk azalıyor diye düşünüyorum zira insan kulağı bu sefer hata aramaya odaklanıp bütünü kaçırabiliyor. Sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilkent Senfoni'yi henüz dinlemedim evet, o da gidilecekler arasında. Çok haklısın müzikle uğraşan arkadaşlarım ister istemez hatalara odaklanıp keyif alma kısmını atladıklarını kendileri de söylüyorlar. İşin tekniğini bilmeden dinlemek daha keyifli. Sevgiler.

      Sil
  3. O akşam 3 çocuk bir bebekle biz de oradaydık, ''büyülendim'' diyebilirim. Bebek olunca konser başlamadan ve arada kulisi, sanatçı odalarını, kafeterya, yemekhane neredeyse bütün her yere girip çıkma durumumuz oldu ve bütünüyle sanatsal bir ortamı yaşamak çok güzeldi, piyano ve keman çalan kızlarım için de harika bir deneyim oldu...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah ne güzel bir tesadüf aynı gece aynı yerde olmamız ve yazımı okumuş olmanız. Kızlarınızın müzikle ilgilenmesi ise bir başka güzel. Eminim bayılmışlardır o gece her şeye. Piyano, kemanlar, tüm çalgılar her şey muhteşemdi. Sevgiler bu güzel aileye.

      Sil
  4. Hiç böyle bir etkinliğe katılmadım, çok merak ediyorum :)) Eminim ki ben de severim :))

    YanıtlaSil
  5. Daha bende hiç gitmedim. Siz böyle anlarınca gidesim geldi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlaka gidip bir şans vermelisin. Müzik insana çok farklı şeyler hissettiriyor.

      Sil

Blogger tarafından desteklenmektedir.