Yurdumun "Güzel" İnsanları

Yaşadığımız bölgedeki insanlara, medeniyete, gelir seviyesine ve insanların görüşlerine o kadar kolay alışıyoruz ki ülkenin bütünü de öyle zannediyoruz. Oysa ki durum hiç de öyle değil. Gerçeklerle eninde sonunda yüzleşiveriyor insan.


Samsun'da yaptığımız Şahinkaya Kanyonu gezimizden bahsetmiştim. İşte o gezinin Samsunum 3 gemisi ile yaptığımız ayağında minik adaşıma rastladım. Sesini duyurabilmek ve var olabilmek için savaş veren küçük Sinem'i izlemek oldukça hüzünlüydü. İki erkek kardeşe karşı tek başına kalmış, ailede erkeklerin daha değerli görüldüğü bir millette bir kız çocuğu... Elleri kirden kapkara, üç kardeşin paylaşarak içtikleri meyve suyunda birkaç yudumcuk hakkı olan, sadece bir paket çubuk krakeri kardeşleriyle paylaşarak yiyen küçük Sinem elbette ki hırçın ve cadaloz olacaktı. 
Sesini duyurabilmek için yükselttikçe annesinden darbeler alıyordu. Yumruk haline getirdiği parmaklarıyla başına başına vuruyordu Sinem'in. O ise belki de numaradan büzüştürdüğü suratıyla birkaç damla yaş akıtıyordu gözlerinden. Babası görür de belki ilgi gösterir diye. Ne de olsa babasının biricik kızıydı.
Kardeşlerin bir bayramda bile yeyip içebildiği şeyler böylesi sınırlıyken babanın elinde akıllı bir telefon, annesiyle görüntülü konuşma yapıyordu. Kanyonu arkasına alıp annesine gösteriyordu kendisini. Çocuklar babaannenin bayramını bir ağızdan kutluyor ama gelini kimse sormuyordu. 
Benzer sahneleri 2,5 saat kadar izlemek durumunda kalınca tahmin edersiniz ki insanın aklına onlarca soru doluşuyor. Ülkesi için çok büyük hayaller kurabilen biriyken aslında yolun en başına dönmemiz gerektiği gerçeğiyle yüzleşmek çok ağır oluyor.
İnsanımız cahil, fakir ve gösteriş düşkünü. Ailesi aç olsa da akıllı telefonunu cebinden eksik etmiyor. Çocuklar birbiriyle didişip dururken onlara sırtını dönüp manzarayı seyredebiliyor. Eşinin yapayalnız, sevgiye ve şefkate aç bir şekilde olduğunu fark etmeksizin hayatına keyifle devam edebiliyor. Böyle ailelerden mutlu, mantıklı ve bir şeyler ortaya çıkarabilecek çocuklar beklemek inanın bir mucizeyle denk.
Yine de her zaman pozitif düşünmek taraftarı olduğumdan bu da düzelecektir deyip teselli ediyorum kendimi. O günden beri gözlerimin önünden gitmeyen Sinemcik, dilerim mutlu ve sağlıklı bir hayatın olur. Umarım sesini duyurmak için bağırmak zorunda kalmazsın.
Sevgiler...  

12 yorum:

  1. Yazık! Duygulanarak okudum :( Bakış açınıza ve yorumlayışınıza hayran kalmamak elde değil. Sevgilerimle,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef çok acı bir durumdu izlediğim. Dilerim her şey ülkemizdeki insanlar için iyi bir duruma gelir bir an önce.

      Sil
  2. Politikacıların da istediği bu değil mi zaten? Kıt kaynaklarla azs sayıdaki çocuğa bile medeni bir yaşam imkanı sunamayan bir toplumun, yöneticilerinin de emriyle, çoğalmalarının nasıl bir açıklaması olabilir ki? Önemli olan sadece hayatta kalmak değil, insanca, insan gibi yaşamak!

    Ah bir de bunu anlayabilseler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahh keşke anlayabilseler. Yapılan gerçekten de bu söyledikleriniz. İnsanımızın bu dipsiz çukurdan bir an önce çıkabilmesi dileğimle.

      Sil
  3. Bir hastanede de asgari ücretle geçinenlerin telefonun son model,doktorların telefonlarının ise eski model olduğunu biliyorum.Garip bir ironi :)

    YanıtlaSil
  4. Çok ama çok yazık... Minik kıza, aç gezip lüks telefon derdine düşen insanımıza ne kadar üzülsek az:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Söyleyecek söz kalmıyor maalesef bazen. Bu da o anlardan biri.

      Sil
  5. Sinem gibi çocuklar ülkemizde çok fazla ailelerin çocuklarına oyuncak alacak durumu yok ama ellerinde akıllı telf.ve en pahalı sigaradan gordukçe kahroluyorum :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunun yanlış olduğunu fark ettirebilsek bile büyük bir iş başarmış oluruz sanıyorum.

      Sil
  6. Çok yazık gerçekten Allah yar ve yardımcımız olsun..

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.