Gün Batınca Amasra, Farklı Şeyler Düşündürtüyor İnsana

Böyle bir deniz kentinde böyle güzel gün batımlarına doyum olmuyor doğrusu. Işıkların deniz üzerinde oluşturduğu görüntüye hayran olmayan bir insan evladı var mıdır bilemiyorum ama ben en hayran olanlarından biriyim galiba. Her akşam beni koyun bu mekana, ben de her akşam sıkılmadan izleyeyim. Teknelerin gün batımına doğru hareket edişleri, martıların gün batmadan son avlanma telaşları, evlerin ışıklarının bir bir yanması, çocukların akşam yemeği için evlere çağırılması ve dalınan onlarca hayal ...

 


 Kasabalarda alışılagelmiş telaşlar benim için küçük bir tebessüm nedeni. Akşama dek sokakta, bahçede, denizde oynayan çocuklar artık yorgunluktan perişan olmuşlar ama akıllarının yarısını yine oralarda bırakıp evlerine gidiyorlar. Aileler komşularla, belki akrabalarla bahçelere birlikte kurdukları sofralara oturuyorlar. Belki bir komşularını, belki bambaşka biri çekiştiriliyor ... 
Yemeğin ardından sahilde bir yürüyüşe çıkalım deniyor ve şallar alınıp, çocuklar birbirlerine emanet olsalar da göz hapsinde hep birlikte bu muhteşem manzaraya çıkıyorlar. 
 Güzel bayrağımın, güzel hilali o gün batımında öyle kibar, öyle şanlı duruyordu ki hayran olmamak suç sanki.

Uzun uzun seyrediyorsun manzarayı, 'Hayat, böyle bir yerde yaşayabilmek mi acaba?', diye sormadan edemiyorsun. 



Hep aileler mi? Tabii ki değil. Sevgilini alıp çıkıyorsun sen de. Sabahleyin denize girdiğin sahile inip mum ışığı eşliğinde, denize sıfır konumlandırılmış minderlere ilişip, uzun sessizlikler yaşıyorsun ;) Birbiriniz hakkında "Şu an ne düşünüyor acaba?" diye içinizden geçiriyorsunuz. İçecekleriniz gelince tatlı bir sohbet başlıyor. 


Sonra Amasra'nın en tatlı sürpriziyle karşılaşıyorum :) Hah! diyorum, demek beni burada bekliyordun. Bir gün senin biraz daha büyüğün SİNEM.2'yle uzaklara gideceğim ;) O zamana dek görüşmek üzere...
Amasra'yla ilgili diğer yazılarıma buradan ulaşabilirsiniz.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.