Başkanların Hizmetkarı - The Butler

The Butler - Başkanların Hizmetkarı bence Türkiye'de hak ettiği değeri görememiş güzel ve anlamlı filmlerden bir tanesi. Gerçek bir hikayeden uyarlanan film zencilerin hak arama çabalarını anlatırken aslında bir yandan da Amerika'nın ve Dünya'nın tarihini gözlerimiz önüne seriyor. Forest Whitaker'ın canlandırdığı Cecil Gaines, beyaz bir aile için çalışan bir ailenin oğludur. Annesinin ev sahibi adam tarafından tecavüzüne, babasının da yine bu adam tarafından öldürülmesine şahit olur. 

Evin sahibesi tarafından eve alınıp hizmetçi kadrosunda çalıştırılmaya başlar. Onu iyi bir hizmetkar olarak yetiştiren kadın aslında ona en büyük iyiliği yapmıştır. Cecil, sonrasında oradan ayrılıp otellerde çalışmaya başlar ve işini gün geçtikçe daha iyi yapmaya, güvenilmeye ve beğenilmeye başlar. 
(Film aynı zamanda Robin Williams'ın küçükte olsa rol aldığı son yapımlardan biridir.)
İşini o kadar iyi yapmaya başlamıştır ki Beyaz Saray'da görevli hizmetkarlardan biri olmayı başarır. Beyaz Saray'da görev yaptığı dönem boyunca tam 8 başkana hizmet etme şansına erişir. Cecil'in hayatı böylesine mükemmel gelişirken aile hayatı maalesef aynı şekilde ilerlemez. 
Onlar için çok çalışan Cecil, maalesef özellikle büyük oğlu tarafından anlaşılmaz. Oğlu siyah ve beyazlar arasında yaşanan ayrımcılığa tüm gücüyle karşıdır ve babasının da beyazlara hizmet etmesinden hiç hoşnut değildir. Dolayısıyla birçok illegal olaya karışır.
Eşi ise ilginç bir şekilde kocasını işinden ve özellikle first ladylerden kıskanmaktadır. Aynı zamanda büyük oğlu ve kocası arasındaki kötü ilişkiye de kafasını çok takmaktadır. Aile, köklerinden sarsılmaktadır.
Onlarca şey yaşanır, süikastler, savaşlar, ayrımcılık, ülkede yaşanan her şey Cecil'in evine aynen yansımaktadır. Ve bunlarla başaka çıkabilmek tahmin edersiniz ki oldukça zor olacaktır. Neyse ki tarihten de bildiğimiz üzere bazıları kapanır, bazıları kapatılır, bazıları da unutulur. Hayat normal seyrine döner.
Başkanların Hizmetkarı - The Butler, dönem Amerika'sına oldukça objektif bir bakış açısıyla yaklaşmış ve bize yaşananları aynı objektiflikle yansıtmaya çalışmış. Ayrımcılığın taraflara neler hissettirdiği, insanlarda nasıl bir hırs ve nefret oluşturduğu, sağ duyunun çoğu zaman ne kadar önemli bir karakter özelliği olabileceği gibi birçok mesaj veriyor. İzleyiciyi hiç zorlamadan da kendisini anlatıyor. Dönem Amerika'sını merak eden, gerçek olay uyarlamalarına ilgi duyan tüm sinema severleri The Butler'ı izlemeye çağırıyorum. Keyifli seyirler :)

4 yorum:

  1. Konu ilgimi çekti, kenara yazdım. En son bu konuda 12 years a slave'i izlemiştim, onun içeriği daha eskilere dayansa da temelde aynıydı.
    Bunu da ilgiyle izleyeceğim eminim.
    Bir de ne zaman zencilerle ilgili film görsem aklıma mor yıllar gelir. Öyle pişmanım ki o filmi izlediğim için, yıllardır aklımdan çıkmayacak kadar güçlü oluşunu övemiyorum bile...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yıllardır izleme listemde olmasına rağmen izlemedim desem :( Hemen bulup izleyeceğim. Evet, konu aynı ama bu kez beyaz sarayda çalışan bir hizmetkar açısından ele alınmış. Seveceğini umarım :)

      Sil
  2. Biz fenalık geçirerek izlemiştik. Konu güzel ama daha iyi bir şekilde ele alınabilirdi diye düşünüyorum. Oyunculuklar yerlerde sürünüyordu...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben oldukça beğendim. Oyunculuklar da kötü değildi bence. Üzüldüm beğenmemenize :(

      Sil

Blogger tarafından desteklenmektedir.