Mor Yıllar - The Color Purple

Mor Yıllar, 1900'lü yılların başında başlayan bir hikaye. Daha 14 yaşındaki Celie'nin üvey babası tarafından tam iki kez hamile bırakılmasının, doğan çocuklarının elinden alınmasının, kendinden çok büyük bir adama satılmasının hikayesi.

Çok sevdiği kız kardeşinden bu yüzden ayrı kalmak zorunda kalan Celie, gittiği evi derleyip toparlamak, çocukların ihtiyaçlarını gidermek ve kocasının (nasıl bir kocaysa o) isteklerini yerine getirmekle görevlidir. Yıllarca elinden alınan çocuklarının ne durumda olduklarını merak ederek yaşayan, daha oyun oynayacak yaşta olan bu küçük kız aklımızın, mantığımızın almayacağı şeylere mazur kalır.
Kız kardeşi Nettie, babalarının sarkıntılıklarından kaçıp ablasının yanına sığınsa da bu kez eniştesi onunla birlikte olmaya ona da karşı durur ve bu yüzden evden atılır. Böylece iki kız kardeş neredeyse 30 - 40 yıl sürecek bir ayrılık yaşarlar. Nettie kardeşine hep yazacağını söylese de Albert (Celie'nin kocası) Celie'nin posta kutusuna yaklaşmasını yasaklar.
Yıllar geçer ve Celie artık Nettie'nin öldüğünü düşünmeye başlar. Diğer yandan kocası da eve başka bir kadın getirir. Sofia kendisini asla ezdirmeyen, çok güzel bir şarkıcıdır. Zamanla birbirlerini çok seven iki kadın birbirlerine arka çıkacaklardır.
Böyle filmleri izledikçe erkek cinsinin yok edilmesi gerektiğine kesinlikle karar veriyorum. Şiddet, tecavüz, hor görme, ezme aklınıza ne kadar kötü şey geliyorsa her birini kadınlara yapıyorlar bu filmde. Kimi karşı çıkıp kazanıyor kimi daha fazla dövülmemek için ses çıkarmıyor ama sonuçta hepsi eziliyor.
Peki filmin sonunda ne mi oluyor? Sadece söyleyebileceğim Celie'nin mektupları bulduğu. O mektuplar onu sanki tekrar hayata döndürüyor. İçinde sönen umut kıvılcımları tekrardan parlayıveriyor ve bu ona öyle bir güç veriyor ki yıllarca ses çıkaramadığı kocası, efendisi kabul ettiği Albert'ta sonunda karşı çıkıyor.
Bu filmin herkes tarafından mutlaka izlenmesi gerektiğini söylemeliyim. Bu zamana dek ertelediğim için çok pişman oldum. Herkes değilse bile bayanlar siz kesinlikle izleyin. Keyifli seyirler dilerim :)
Bu şarkı da bence filmin en güzel şarkısı Miss Celie's Blues ...


11 yorum:

  1. Heyyy öyle erkek cinsinin yok edilmesi falan yavaş :)
    11 Oscar adaylığını tek bir ödülle bile süsleyemese de The Color Purple kesinlikle herkesin izlemesi gerekenlerden özellikle Whoopi Goldberg bir efsane ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama yani haksız mıyım? Filmi izleyince senin bile içinde o duygular doğmuştur eminim;) hadi sözüm meclisten dışarı olsun :)

      Sil
    2. Ya yok o kadar da değil Sinem yapma Allah aşkına :) heh öyle söz meclisten dışarı olsun tabii :))

      Sil
  2. İzleme Sinem'cim, izleme... Ben günlerce etkisinde kalıyorum, kabuslarıma giriyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmler yüzünden kabus görme alışkanlığımı küçükken hallettim. Özellikle korku filmi zilerdim. Bilmem hatırlar mısın? Eskiden star da bol bol zombi filmi olurdu. Hah işte ben kendimi onlarla eğittim :p

      Sil
  3. ilk fırsatta izleyeceğim bu filmi canım çok teşekkür ederim çok güzel bir post olmuş bu arada blog keşif etkinliği ile bloguna geldim banada beklerim :)
    http://mylittlemascara.blogspot.com

    YanıtlaSil
  4. Çok merak ettiğim bir film ama bir türlü fırsat olmadı. Bu arada etkinlikte keşfettim sizi ve bende bloguma bekliyorum.sevgiler :)

    http://burchins.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlaka izlemelisin. Beğeneceğine eminim :) Hemen geliyorum.

      Sil
  5. Merhaba,
    bu post için teşekkürler film merak uyandırdı bende ;)
    Blog keşif etkinliğiyle geldim, blogunu da pek sevdim ben de beklerim ;)
    http://www.bygulsum.com/
    Sevgiler <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım izlersin ve sonrasında seni yorumlarınla bekliyorum. Hoş geldin aramıza :) Hemen geliyorum. Sevgiler..

      Sil

Blogger tarafından desteklenmektedir.