Kaçış Yok - No Escape

Bazı filmler vardır izlerken sinir olur ama yine de izlersiniz çünkü ne olacak daha neler yapacaklar başka kime laf sokacaklar merak içindesinizdir. Neredeyse her filminde komiklik yapmaktan öteye gidemeyen aktör Owen Wilson'ı böyle bir filmde baş rolde görürseniz de merakınız kat ve kat artar. 

Film başlar başlamaz notlar almaya başladım. Amerika'da çalıştığı şirket iflas etmiş ve bir Güneydoğu Asya ülkesine çalışmaya gelen Jack ve ailesi çalışacağı şirketin onları havaalanında karşılayacağını beklerken uçakta tanıştıkları başka bir Amerikalıyla otellerine giderler. Otel lobisinde kendisi ve diğer iki yeni iş arkadaşına "hoş geldiniz" yazısını gördüğünde çok hoşuna giden Jack maalesef hala şirketten birine ulaşamamaktadır. Odalarına giderler ve kendi deyimleriyle 3. dünya ülkesi olan bu yere Jack'in eşi Annie pilav tenceresini bile getirme gereği duymuştur. Burası öyle bir ülkedir ki televizyon ve telefon çalışmamakta, elektrik düğmeleri de arıza vermektedir. 
İnsan bunları dinlerken içinden neler söylüyor bilemezsiniz.  

Jack ertesi gün sabahleyin hem şirketten arayan soran var mı diye sormaya hem de günün gazetesini almaya lobiye gider ancak ne şirketten arayan biri vardır ne de günün gazetesi henüz gelmiştir. En yakın gazetecinin yerini öğrenir ve çalışmaya geldiği ülkenin dilini öğrenmeye bile zahmet göstermediği halde yerel halkın İngilizce konuşmasını bekler. Bu nasıl bir egoizmdir ki para kazanmaya geldiğin ülkenin dilini öğrenmek zahmetine katlanmazsın! 

Jack'in çalışmaya geldiği şirket ülkenin temiz su kaynaklarını satın alan bir şirkettir ve halk bu şirkette çalışan herkesi öldürmeye kararlıdır. Bir anda eli sopalı, silahlı, bıçaklı yüzlerce insan sokaklara dökülür ve ellerinde Jack'in hoş geldiniz diyerek karşılandığı fotoğraflı afişiyle onu aramaktadırlar. Grup öylesine acımasızdır ki onlara engel olmaya çalışan ya da yardımcı olmayan herkesi öldürmektedir ve delicesine bir kaçış başlar. Filmin en ironik sahnesi ise Jack ve ailesinin bu vahşi gruptan kaçarak Vietnam'a sığınmalarıdır.

Dünya çapında zengin kaynakları bulunan her ülkeyi farklı yollarla ele geçirmeye çalışan ve bir kısmını da ele geçirmeyi başaran Amerika, ardından Hollywood ortaklığıyla bunları filmlere konu etmeyi öyle iyi beceriyor ki şaşırıp kalıyorum. Buram buram Amerikan milliyetçiliği kokan filmi kesinlikle tavsiye etmiyor zavallı Amerikalıları da ülkelerinde kalmaya davet ediyorum. Maazallah buralarda başınıza her an her şey gelebilir. Ne de olsa hepimiz 3. dünya ülkesiyiz. 

2 yorum:

Blogger tarafından desteklenmektedir.