Başarılı bir İskenderiye gezisinin ardından otelimize geri döndük. Ertesi sabah bizleri Nil Nehri üzerinde unutulmayacak bir geziye çıkaracak olan gemimize gidecektik. Gemideki ortamın böylesine güzel, böylesine eğlenceli olabileceğini hiç tahmin etmemiştim.
Sabahleyin erken saatte kahvaltımızı yapıp gemimize gittik. Kimseye haksızlık olmasın diye odalar kura yoluyla seçildi ama kimsenin odasından şikayetçi olduğunu da duymadım. Kimi giriş kattaydı kimi de bir üst katta. İlk gemi seyahatim Samsun-Trabzon arasında 5 yaş civarında olduğundan gemide yolculuk benim için çok yabancı bir kavramdı ta ki o güne kadar. Bir kere gemi mürettebatımız inanılmaz sempatik insanlardı. Kısmen konuşarak kısmen işaretleşerek anlaşabildik her biriyle. Yemek ve kahvaltı saatleri odaların arasındaki koridorlardan elinde zille koşan biri tarafından haber veriliyordu. Karaya çıkıp döndüğümüz her gezimiz sonrası odalarımızda bizi havlularla yapılmış çeşit çeşit sürprizler bekliyordu.
Bu tatlı sürprizler hepimizin odalara da heyecanla koşmamızı sağladı. Hatta hemen yukarıdaki havlu kapıyı açar açmaz karşınıza çıktığından grubumuzdan birkaç kişinin, birden karşısında onu görünce, çığlık atmasına neden olmuştu:)
Sizce de çok güzel değiller mi? Bütün gün, o sıcakta gezip dolaşıp, serin odanıza geldiğinizde karşınıza bu güzellikler çıkınca yorgunluğunuzun bir kısmı uçup gidiveriyor.
Hani ilk yazımda bahsetmiştim ya herkes piramitleri göreceğim diye heyecanlanıp, tapınakları görünce piramitleri tamamen unutuyor diye; şimdi sıra o tapınaklarda.
KARNAK VE LUKSOR TAPINAKLARI
Tapınakları anlatmaya başlamadan önce Luksor ve Karnak hakkında bazı giriş bilgileri vermek istiyorum. Aslında Luksor Mısır'da bulunan bir şehir ve Karnak ise ona 2,5-3 km uzaklıkta bir kasaba. Bu bölgeye yapılan tapınaklar da bulundukları yerlerin isimlerini almışlar.
Luksor'un tarihi Eski Krallık zamanlarına dayanıyor yani yaklaşık 4500 yıllık bir tarihi var. Bu iki tapınak Nil'in doğu kıyısında yer alıyor. Dolayısıyla yerleşim de nehrin doğu kıyısında yoğunlaşmış. Yapıldıkları zaman Karnak ile Luksor arasında 3 km uzunluğunda bir sfenksli yol varmış. Şimdi her iki tapınakta da bu yolun sadece başlangıcı görülüyor.
Karnak kasabası Luksor şehrinin kuzey doğusunda yer alıyor. Bu tapınak Waset şehrinin tanrısı Amon'a adanmış.1,5 km'ye 0,8 km'lik alanı ile Karnak tapınağı dünyanın en büyük dinsel kompleksi.
Şehrin ortasındaki Luksor tapınağı ise Karnak'dan çok daha küçük. Amenhotep III ve Ramses II tarafından yapılmış. Mısır'ın hristiyanlık zamanlarında kilise olarak kullanılan tapınak daha sonra kalıntılar halinde evlerin altında kalmış.Tapınağın yeniden keşfinden önce üzerine bir de cami yapılınca bugün hem eski tapınağın parçaları, hem bir kilise hem de bir cami barındırdığından çok ilginç bir yapı halini almış.
Luxor tapınağının ihtişamlı ana girişinin solunda pembe granitten bir dikilitaş bulunuyor, sağ tarafında ise bu dikilitaşın eşinin sadece bazası var. Bu, yaklaşık 25 m uzunluğundaki dikilitaşlardan biri günümüzde Paris'teki Concorde Meydanı'nı süslüyor. Neden derseniz? 19. yy'da Mehmet Ali Paşa (Kavalalı) tarafından Paris halkına armağan edilmiş de ondan.
Luksor tapınağına 24 m yükseklikteki pilondan giriliyor. Pilon cephesinde 4 tane oturan, 2 tane ayakta duran devasa büyüklükte 6 adet Ramses heykeli bulunmaktaymış. Günümüzde bunlardan sadece tahtta oturur şekildeki 2 Ramses heykeli girişin sağında ve solunda yer alıyor. Duvarlar da baştan başa II. Ramses'in zaferlerine ait tasvir ve yazılarla süslenmiş. Pilondan sonra II. Ramses olarak bilinen büyük avluya giriliyor. Burası kapalı lotus başlıklı sütunlar ve onların arasında bulunan Osiris heykelleri ile çevrili. Avlu girişinin sağında orjinal ve küçük teb üçlüsü tapınağı solunda ise daha önce bahsetmiş olduğum, tapınak kazılıp çıkarılmadan önce yapılmış olan, cami yer alıyor. Avludan ilerleyince 52 m uzunluktaki, bu kez açılmış papirüs başlıklı, 14 kocaman sütunun bir koridor oluşturacak şekilde sıralandığını görüyoruz.
Karnak tapınağı aslında Amon tapınağı olarak biliniyor. Tapınak, Amon rahiplerinin "Cennetin en büyüğü, dünyanın en eskisi" diyerek her gün ilahiler okudukları Teb kentinde tarihi bilinmeyen çok eski bir yapı ile başlamış, orta ve yeni krallık dönemlerinde yapılan eklemelerle Eski Mısır'ın en büyük kompleksine dönüşmüş.
Amon tapınağına iki yanda koç başlı sfenkslerin bulunduğu caddeden giriliyor. Bu tapınağı geze geze bitiremiyorsunuz malesef. Ne tarafa baksanız sfenksler, salonlar, duvarlar deseniz onlar zaten inanılmaz tasvirlerle dolu. Bana göre en etkileneceğiniz yeri 'Büyük Hipostil Hol' diye tabir edilen yeri. Buranın yapımını III. Amenhotep başlatmış, I. Seti devam ettirmiş ve II. Ramses tamamlatmış.6 dönümlük alana yayılmış 15 ve 23 m yükseklikte tam 134 sütunun oluşturduğu bu yerde yukarı doğru baktığınızda sütunları birbiri üzerine eğilmiş, gökyüzüne ulaşmaya çalışan ağaçlara benzetebilirsiniz. Yanlarına gittiğinizde büyüklükleri karşısında yeniden şaşkınlığa uğrayacağınıza dair garanti verebilirim. Maalesef hiç birinin üzerindeki tasvirler tam olarak saklanamamış. Her biri parça parça dökülmüş ya da sökülüp götürülmüş.
Bu devasa sütunlu alandan sonraki her bölümü neredeyse hep bir sonraki Firavun yaptırmış ve bu şekilde tapınak gittikçe büyümüş. Yine tapınağın içerisinde tapınak rahipleri tarafından Nil Nehri'nin yükselip alçalmasını ve dolayısıyla tarımı belli bir programa sokabilmek amacıyla kullanılan bir göl bulunuyor.
Yine göle çok yakın bir bölgede 'Mumya' filmlerinde sık sık gördüğümüz Scarab (Bok böceği) heykeli bulunuyor. Bu heykelin etrafında sağdan sola 11 tur (tur sayısını tam hatırlayamadım) döndüğünüzde para, tam tersi yönde 11 tur döndüğünüzde de size aşk getireceğine inanılırmış. Rehberimizin yalancısıyım. Bendeniz vakti zamanında her iki yöne de dönmüştüm. Tapınağın en ilginç bölümü de tapınağın sonunda bulunan III. Tutmosis'in yaptırdığı büyük festival tapınağı. Botanik ve hayvanat bahçesi olarak bilinen bu bölümde firavunun bir seferden dönerken getirdiği hayvan ve bitkilere ait çok güzel kabartmalar bulunuyor.
Tamamı kesme taştan inşa edilmiş Amon kompleksinde, 2000 yıl boyunca çeşitli firavunlar tarafından eklemeler yapılmış. Aynı zamanda bir çok yazıt ve tasvirin işlenmesi bu kompleksi dünyanın en büyük ve en eski arşivlerinden biri haline getirmiş.
Konuyla İlgili Düşüncenizi Yorum Bölümünde Paylaşabilirsiniz