Trajikomik Bir Köpek Pansiyonu Macerası

Nereden başlasam, nasıl anlatsam hiç bilemiyorum doğrusu. Bir yerlerden başlayayım değil mi? Biliyorsunuz biz Hera'yla taaa Ankaralar'dan uçakla Samsun'a geldik. Kafesin içinde korktuk, eve alışmamız uzun sürdü derken bugün de kızımla, bayramda kalacağı köpek pansiyonunu görmeye gittik. Aslında böyle şeyler yaşanabileceğini az çok tahmin ediyordum ...
Ailem biz gelmeden önce Hera'yı bırakabileceğimiz bir pansiyon arayışlarına başlamışlardı. Birkaç isim de bulmuşlardı hatta. Gelince yerlerine bakarız deyip isimleri bir kenara kaldırmıştık. Cuma günü pansiyonun sahibi olan Cengizhan Bey'in veteriner kliniğine gidip görüştük. Fiyatı uygun buldum bir de Çobanlı Köyü'nde bir çiftlikte baktıklarını öğrenince keyfim iyice yerine geldi. Oraya bırakmaya karar verdik. Samsun'da köpeğini bırakacak yer arayanlar için Atakum'daki Hayat Veteriner Kliniğinin pansiyonuna bırakacağımı da söylemek isterim.
Bugün de gidip yerini görelim dedik. Hera'yı da aldık düştük yollara.
Kızım neredeyse 6 aylık olacak ama hemcinsleriyle maalesef hiçbir yakınlığı olamadı bugüne kadar. Uzaktan bakar, gelemeyeceğini fark edince havlar ama üstüne gelirlerse kaçar hatta tepeme çıkar. Kısacası benim kızım köpeklerden korkar.
Gittiğimiz yer köpek pansiyonu olunca haliyle bakıcı etrafında dört köpekle geldi yanımıza. Köpekleri görünce benimki arabadan inmek bilmedi. Ben arabanın içinden bakıcı Ali Bey'e "Köpekleri uzaklaştırabilir misiniz acaba çıkamıyoruz!" dedim. O da "Neden saldırır mı sizin ki?" dedi. O öyle deyince gülümsedim, "Yok, benimki korkuyor." dedim. Güldü, köpekleri biraz uzaklaştırıp indirdi Hera'yı. Ben de peşlerinden indim. Zaten aşağıda olan anne ve babamın yanına geçerken, maalesef kardeşim arabada kaldı. Söylemesi belki garip ama o da Hera dışındaki köpeklerden korkuyor. Bir de Ali Bey'in yanında benim kadar bir rottweiler vardı ;) Onun haricindeki minik eşantiyonlukları saymıyorum bile. Neyse, söylediklerimi pek de ciddiye almayan Ali Bey başta Hera'yı tasmasıyla idare etmeye çalıştı fakat kaçma girişimleri tavan yapınca kucağına aldı. 
Daha diğer köpeklerin totolarını koklamayı bilmeyen kızım, totosunun koklandığını fark edince can havliyle Ali Bey'in kucağından, boğazını tırnaklamak suretiyle kaçtı. Yine yere inen Hera'yı çeşitli direktiflerle sakinleştirmeye çalıştık fakat başarılı olamadığımızı tahmin etmişsinizdir. Öyle ya da böyle hep birlikte koklaşa koklaşa ilerlemeye başladık. Köpeklerin kaldıkları yerlere bakmaya giderken Rottweiler'dan ürken ben, içimden kendime telkinlerde bulunuyordum. 'Sinem, senin artık bir köpeğin var. Diğer köpeklerden korkman hiç hoş değil.' falan derken yanımda benden iri bir Rottweiler'la ilerlemeye başladım. 
Neyse içeriye girdik, kaldıkları yerleri gördük, beğendik. İçeridekiler bizi görünce bir şenliktir başladı. Hoplamalar, zıplamalar, havlamalar ne isterseniz var. Açıkçası Ali Bey'in yaklaşımını da sıcak ve samimi buldum ve tekrar dışarı çıktık. Hera eşantiyonluklara alışmıştı fakat rottweiler'ın iriliği karşısında şoka uğradığından ondan hala uzak duruyordu. Biz halen Hera'nın köpeklere pek alışık olmadığından bahsederken Ali Bey hem çömelmiş Hera'yı sevdi hem de "Bıraktığınızda zaten 1-2 saat içinde alışır hiçbir sorun olmaz. Sizinki daha köpek olduğunun farkında değil sanırım." diyerek günün sözünü söyledi. Hepimiz hak verdik doğrusu. Doğru söze ne denir? Tabii bir tek bizimkinin böyle olmadığını da ekledi. "Buraya ilk gelince hepsi köpek görünce şeytan görmüş gibi oluyorlar." dedi. 
Giderken ki stresin çok büyük kısmını atlatmış olarak döndük arabamıza. Eve gelince de kızım doğru içeri girdi. Şimdi de yanı başımda yaşadığı stres ve yorgunluğu, uyuyarak atıyor. Biz tatildeyken kızımın, pansiyonda daha sosyal bir köpek olabileceğini fark ettim. En azından hem cinslerinden korkmayacak diye düşünüyorum. 
Böylesi yorucu bir günün ardından artık pazar keyfi yapmanın zamanı. Hepinize iyi hafta sonları...

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.