Fried Green Tomatoes - Kızarmış Yeşil Domatesler

Yine tavsiye bir film ve yine bütün sahneleri paylaşmak istiyorum sizlerle. İki saat süren filmin anlatımı öyle güzel ki dört saat, beş saat sürsün hikayenin günümüze kadar olan kısmını da öğreneyim istedim.
Film, baş karakterlerden biri Idgie'nin hiç olmayacak bir kazayla ağabeyini kaybetmesiyle başlıyor. Zaten asi, erkeksi olan Idgie bu olaydan sonra evden iyice kopup aklına estiği şekilde yaşıyor.
Ne yapsa kızını eve döndüremeyen annesi de sık sık onlara gelen Ruth'ta buluyor çareyi.
İşte bu acıklı olayla başlayan hikayeyi ise Ninny; hayatından hoşnut olmadığından kurstan kursa koşan bir kadına, Evelyn'e, anlatıyor. Hiçbir bağları olmamasına rağmen Evelyn; Ninny'den ve hikayeden öylesine etkileniyor ki hikayenin devamını duymak için sık sık onu ziyarete geliyor.
Hikayede bahsedilen dönem siyahların köle olarak görüldüğü, kullanıldığı dönem ama bu ayakta durmaya çalışan kadınlar bu ayrıma karşı olduklarından olmadık şeylerle karşılaşıyorlar. Birbirlerine sıkı sıkıya tutunup minik bir kasabada kocaman bir aile yaratıyorlar.

Hikayedeki kadınların hayatlarını dinledikçe kendi hayatına dair tespitlerde bulunan Evelyn'de kendisi için doğru şeyler yapmaya başlıyor.
Film boyunca birkaç kez dinlediğim ve son seferde beni ağlatmayı başaran hikayeyi de sizlerle paylaşmak istiyorum.
"Bir zamanlar kasabanın hemen dışında bir göl vardı. Eskiden oraya yüzmeye, balık tutmaya ve kanoyla gezmeye giderdik. Ve sonra bir kasım günü, kocaman bir ördek sürüsü gelip gölün üstüne kondu. O sırada ısı o kadar hızlı düştü ki göl birdenbire dondu. Ördekler de kanarlanıp uçtular ve gölü de beraberlerinde götürdüler. Derler ki o göl şimdi Georgia'da bir yerlerdeymiş."
Bu hikayenin nesine ağladın Sinem diyenleri filmi izlemeye davet ediyor ve iyi seyirler diliyorum.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.