Tarihi medeniyetler açısından çok önemli bir şehirdeyiz şimdi de. Dünyanın ilk tapınağının Göbekli Tepe'de bulunduğunu, hala kazı çalışmalarının sürdüğünü önceki yazımızda anlatmıştık. Göbekli Tepe yazısı için buradan lütfen. Harran'da ise dünyanın ilk üniversitesinin kurulduğuna dair araştırmalar sürüyor. Harran, ünlü tıp ve matematik bilgini Sabit bin Kurra'nın; dünyadan aya olan uzaklığı ilk olarak doğru hesaplayan astronomi bilgini
El-Battani'nin; atomun ve cebir ilminin mucidi sayılan Cabir bin Hayyan'ın; ünlü din bilgini Şeyhü'l İslam İbn-i Teymiyye gibi birçok bilim adamının yetiştiği ve ders verdiği okul, özü itibari ile Medeniyetlerin doğduğu ve buluştuğu kenttir. Harran, dünyadaki üç felsefe ekolünden Harran Ekolü'nün merkezidir. (Harran Üniversite'si önündeki tanıtım yazısından alıntıdır.)
Harran Üniversitesi'ne gidiyoruz diyince rehberimiz inanılmaz heyecanlanan ben yukarıdaki sahneyi görünce hayal kırıklığına uğradığımı itiraf etmeliyim. Tabii yıllaaar yıllar öncesinin üniversitesinden nasıl bir kalıntı bekliyorsun Sinem diyebilirsiniz ama bu kadar az şey de beklemiyordum. Buradaki yerel rehberimiz az sonra yerel Harran Evi'ni gezeceğimiz evin oğlu. Aile de aslında çeşitli kliplerde, filmlerde, reklamlarda rol almış oldukça medyatik bir aile.
Rehber inanılmaz hızlı konuştuğundan, konuşurken yüzünü manzaraya dönüp bizi arkasına aldığından ve sıcaktan çok bunaldığımdan buradaki gezimizden memnun kalmadığımı hatta üniversitenin tarihi hakkında hiçbir şey duymadığımı belirtmek zorundayım.
Gelelim eğlenceli kısma :) İşte yöresel Harran Evi'ne geldik. Buradan salça, isot, yöresel kıyafetler, el işleri ve daha birçok şey alabiliyorsunuz. Ev ahalisi turizmin kurdu olmuş artık bildiğiniz gibi değil.
Bu muhteşem görüntü de ortamın ticaret ortamına dönüşmesine rağmen çok ilgi çekici. Bir an içerideki bütün insanları kovalayıp bu güzellikle baş başa kalmayı isteyebilirsiniz. Tek tek her şeyi incelemek, fotoğraflamak, tadını çıkarmak gerek ama zamana karşı yarıştığımız için bu imkan yine olmadı. Dilerim sizler yapabilirsiniz.
Evin avlusunda ziyaretçiler için oluşturulan bu gölgelik mekan inanın hepimizin en keyif aldığı yerlerden biriydi. Sohbet, muhabbet bir de ev sahibinin türküleriyle keyifli dakikalar geçirdik. Havadan bahsetmek gerekirse gezdiğimiz diğer yerlerden çok daha bunaltıcı bir havada gezmek zorunda kaldık burayı. Gideceğiniz mevsimi çok iyi seçmelisiniz. Bir sonbaharda gitmiştik.
İlk bakışta bana oldukça rahatsız görünen bu tabureler inanın hiç de öyle değilmiş. Biçim olarak rahleye benzeyen bu taburelere nasıl oturacağımızı da pek bilemedik ama öğrenince oh ne rahatmış dedik.
Harran'a gittiğinizde sarı renkten bol bir şey yok maalesef. Bu biraz sıkıcı olabiliyor ama bu tek renk tonu bile hafızalarınızda derin yerler ediniyor.
El-Battani'nin; atomun ve cebir ilminin mucidi sayılan Cabir bin Hayyan'ın; ünlü din bilgini Şeyhü'l İslam İbn-i Teymiyye gibi birçok bilim adamının yetiştiği ve ders verdiği okul, özü itibari ile Medeniyetlerin doğduğu ve buluştuğu kenttir. Harran, dünyadaki üç felsefe ekolünden Harran Ekolü'nün merkezidir. (Harran Üniversite'si önündeki tanıtım yazısından alıntıdır.)
Harran Üniversitesi'ne gidiyoruz diyince rehberimiz inanılmaz heyecanlanan ben yukarıdaki sahneyi görünce hayal kırıklığına uğradığımı itiraf etmeliyim. Tabii yıllaaar yıllar öncesinin üniversitesinden nasıl bir kalıntı bekliyorsun Sinem diyebilirsiniz ama bu kadar az şey de beklemiyordum. Buradaki yerel rehberimiz az sonra yerel Harran Evi'ni gezeceğimiz evin oğlu. Aile de aslında çeşitli kliplerde, filmlerde, reklamlarda rol almış oldukça medyatik bir aile.
Rehber inanılmaz hızlı konuştuğundan, konuşurken yüzünü manzaraya dönüp bizi arkasına aldığından ve sıcaktan çok bunaldığımdan buradaki gezimizden memnun kalmadığımı hatta üniversitenin tarihi hakkında hiçbir şey duymadığımı belirtmek zorundayım.
Gelelim eğlenceli kısma :) İşte yöresel Harran Evi'ne geldik. Buradan salça, isot, yöresel kıyafetler, el işleri ve daha birçok şey alabiliyorsunuz. Ev ahalisi turizmin kurdu olmuş artık bildiğiniz gibi değil.
Bu muhteşem görüntü de ortamın ticaret ortamına dönüşmesine rağmen çok ilgi çekici. Bir an içerideki bütün insanları kovalayıp bu güzellikle baş başa kalmayı isteyebilirsiniz. Tek tek her şeyi incelemek, fotoğraflamak, tadını çıkarmak gerek ama zamana karşı yarıştığımız için bu imkan yine olmadı. Dilerim sizler yapabilirsiniz.
Evin avlusunda ziyaretçiler için oluşturulan bu gölgelik mekan inanın hepimizin en keyif aldığı yerlerden biriydi. Sohbet, muhabbet bir de ev sahibinin türküleriyle keyifli dakikalar geçirdik. Havadan bahsetmek gerekirse gezdiğimiz diğer yerlerden çok daha bunaltıcı bir havada gezmek zorunda kaldık burayı. Gideceğiniz mevsimi çok iyi seçmelisiniz. Bir sonbaharda gitmiştik.
İlk bakışta bana oldukça rahatsız görünen bu tabureler inanın hiç de öyle değilmiş. Biçim olarak rahleye benzeyen bu taburelere nasıl oturacağımızı da pek bilemedik ama öğrenince oh ne rahatmış dedik.
İşte oturma biçimi aynen bu. Totomuzu ortadaki çukur yere denk getirip keyfimize bakıyoruz ;)
Türkü sefamızı böyle fotoğraflayabildim :)
Ev sahibesi seneler önce Mahsun Kırmızıgül'ün klibinde "Looo loooo Mahsuuuunnn!" diyen teyzeymiş ;)
Harran'a gittiğinizde sarı renkten bol bir şey yok maalesef. Bu biraz sıkıcı olabiliyor ama bu tek renk tonu bile hafızalarınızda derin yerler ediniyor.
Konuyla İlgili Düşüncenizi Yorum Bölümünde Paylaşabilirsiniz