Kelebek ve Dalgıç - The Diving Bell and the Butterfly

Elle dergisi editörüsünüz ve belki de hayatınızın en muhteşem dönemini yaşıyorsunuz.Fotoğraf çekimlerine katılıp, sevgilinizle hiç düşünmeden istediğiniz yere seyahat ediyorsunuz. Bir kadından 3 çocuğunuz var ama onunla hiç evlenmemişsiniz. Hayat sizin, zevk sizin, her şey sizin. Günün birinde Locked-in adı verilen bir sendroma tutuluyorsunuz. Yani tüm vücudunuz felç oluyor. Kıpırdatabildiğiniz tek yeriniz sol gözünüz ve göz kapağınız.


Şimdi hayatınızın en zor zamanı başlıyor. Kendinizi bırakmayı ölmeyi mi tercih edeceksiniz yoksa hayata tutunmaya çalışmayı mı?
Elle dergisi editörü Jean-Dominique Bauby başta ölmeyi istese de çevresindekiler sayesinde tutunmayı seçmiş. Filmi zaman zaman Bauby'nin gözünden izliyoruz, kimi zaman rüyalarına dalıyoruz, kimi zaman da hayallerinde kayboluyoruz.

Vücudunu sanki eski tip dalgıç giysilerinin içerisine hapsedilmiş gibi hissediyor Bauby ve giysinin içerisinde hep derine daha derine batıyor.
Doktorları Fransızca da harflerin en çok kullanılma sıklığına göre bir tablo hazırlayıp Bauby ile bu şekilde iletişime geçiyorlar. Başta bu iş ona çok sıkıcı gelse de bir süre sonra bu şekilde bir kitap yazdırıyor. Varın bu kitap için ne kadar emek harcandığını siz düşünün.

İşte filmimize de ismini vermiş olan bu kitap basıldıktan 10 gün sonra da Bauby maalesef hayatını kaybediyor. Film boyunca hep düzeleceğini düşündüğüm Bauby'nin öldüğünü öğrenince büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Bu kadar emek iyileşmeyi hak ediyordu bence.
Filmin en etkilendiğim sahnesi ise 92 yaşındaki babasının, oğlunun yanına gidememenin acısıyla onu arayışıydı. Ben bu evin içine hapisim sen de o bedene dedi. Bir babanın oğlunun o durumunu bilmek ve onu görememek en acı şeylerden olsa gerek.
Hayatı sorgulatacak, üzerine tartışılacak bir çok olgu bulunduran filmi izlemeyenler çok çabuk izlesinler. İyi seyirler.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.